Uludağ Üniversitesi Proje Atölyesi ve Genç Birlik Bursa Şubesi’nin hazırladığı “Türkiye’nin Afrika Politikası” programı AK Parti Bursa Milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Üyesi ve Afrika Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Cemalettin Kani Torun’un katılımıyla gerçekleşti.
Program Uludağ Üniversitesi Proje Atölyesi Pakademi Direktörlüğü Koordinatörü Berkcan Ayna’nın konuşmasıyla başladı. Programın açılış konuşmasını Uludağ Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Yusuf Ulcay konuşmasında Dr. Kani Torun ile olan arkadaşlığından bahsetti, ardından ABD üniversitelerinden biri ile yapılan anlaşmadan söz etti. Konuşmasını Kani Torun’u teşekkür ederek sonlandırdı.
Kani Torun, konuşmasına Afrika’yı tanıtarak başladı. Afrika’da 54 ülkenin varlığından bahseden Torun bu ülkelerin aynı kıtada olmasına rağmen birbirleriyle benzemediklerini anlattı.
İnsanlık tarihinin başlangıcının son araştırmalar sonucu bugünkü Etiyopya sınırlarına dayandığını söyledi.
Konuşmasına Kuzey Afrika’yı tanıtarak başlayan Kani Torun, 5 ülkenin varlığından bahsetti. Bu beş ülkenin tarihsel ve kültürel olarak Orta Doğu ülkeleri arasında yer aldığını söyledi. Kani Torun Tunus, Libya, Mısır, Cezayir ve Fas’ın özelliklerini anlattı. Beş ülkenin tarihsel sürecini anlatırken, bu ülkelerin Türkiye ile olan ilişkilerini anlatan Kani Torun, ilişkilerin Osmanlı Devleti’ne dayandığını söyledi. Ülkelerin tarihsel geçmişlerini anlatan Torun, Osmanlı Devleti’nden sonra ülkelerin sömürge faaliyetlerine maruz kaldığını anlattı. Sömürgeci devletlerin kaynaklardan ve verimli alanlardan yararlandığını anlatan Kani Torun, bu devletlerin bölgeye yaptıkları yatırımların yalnızca kendi çıkarlarına hizmet ettiğini belirtti. 1200lü yıllarda Mali’nin altın bakımından döneminin en zengini olduğunu da söyleyen Milletvekilimiz Mali’nin zenginliğini açıklarken, Mısır üzerinden Hacc yolculuğuna çıkan Mali kralının Mısır’ın ekonomisini geliştirdiğini anlattı.Bölgenin dünya savaşlarında işgallere karşı direndiğini de anlatan Kani Torun işgalci ülkelerin politikalarından da bahsetti. Bölgelerde yaşayan insanların etnik, kültürel ve dini hallerinden de bahsedilen etkinlik Afrika’nın üzerinde yapılan politikalara değinildi.
Bursa Milletvekili Torun “2. Soykırım denemesi yine Tanzanya’da yapıldı .bu üç sömürge de almanların elinden 1.dünya savaşında çıktı. Kamerun Fransızlara , Namibya o dönemde güney Afrika’nın eline geçti. Tanzanya da İngiliz sömürüsü oldu.” Dedi.20 yıl içinde 20 milyon nüfusun yarısı öldü Kongo Cumhuriyeti hakkında bilgiler veren Kani Torun Fransız sömürgesi döneminden kalma ismiyle , Brazzaville, olmasına dikkat çekti. Aynı zaman o dönemde ilginç bir gazeteci , kaşif olan Henry Stanley 300 küsur kişiyle 3 yıl süren yolculuğuna başlayıp şu anki adıyla Kinşasa’ya 7 kişiyle vardığını söyledi. Belçika kralı Leopold ‘a çalışmaya başlamasıyla Leopold o bölgeyi kendi mülkü yaptığını ve bunu “Afrika’yı medenileştirmek” adıyla yapmasına vurgu yaptı. Aynı zamanda burada tarihin ilk önemli soykırımlarından birini Belçikalıların yaptığını ve yaklaşık 20 yıl içinde Kongo nüfusunun yarısının,10 milyonun, öldüğünü söyledi. Nasıl öldürdüklerinden bahsetti.
“1890larda araba tekerliği başlanınca kauçuk ihtiyacı vardı. Kongo’nun üst bölgelerindeki ormanlarda bulunan kauçuk için köylere gidip siz bize günde 200 kilo kauçuk getireceksiniz getirmezseniz çoluk çocuk öldüreceğiz şeklinde diyorlardı” Bu durumda insanların ya çalıştıkları için açlıktan ya da doğrudan öldürüldüklerini söyledi.O dönemdeki bir başka yüz kızartıcı uygulama “Askerlere belirli sayıda mermi veriyorlar. Bu merminin her bir mermiyi yerliyi öldürmek için kullanırsın avlanamazsın. Ve her bir merminin karşılığında öldürdüğün yerlinin sağ bileğini getireceksin. Bunu gerçekten yapıyorlar. Ve başka bir şey daha yapıyorlar adamlar avlanmaya gidiyorlar 100 mermi mi harcadılar 100 kişinin bileklerini kesip götürüyorlar. Bu tür vahşilikler yapılıyor.” Dedi
Belçika bize insan hakları dediğinde hep tüylerim diken diken olur
İlginç olan şey ise 1960’larda Brüksel’de Kongo Parkı’nda Leopold’un heykelinin dikildiğini ve bir gece heykelin sağ bileğinin sembolik bir hareket olarak kopartıldığından bahseden Kani Torun “Bu yüzden Belçika bize insan hakları dediğinde hep tüylerim diken diken olur” dedi
Konuşmasına Güney Afrika ile devam eden Kani Torun “Güney Afrika , Afrika’nın askeri ve ekonomik olarak en zengin ülkesidir”dedi . Güney Afrika’nın da ilginç bir hikayesi olduğuna vurgu yapan Bursa Milletvekili Kani Torun Hollandalıların 1600’lerden itibaren deniz filoları gönderip koloni kurduğunu ve bu koloni nüfusun %22’sini geçtiğini söyledi. 1948’ten itibaren ırkçı bir programla her şeyi ayırdıklarını hatta mecliste bile siyahların haklarının olmadığını belirtti. Aynı zamanda bu sisteme direnenleri de hapise attıklarını söyleyen Kani Torun 1964’de Mandela’yı örnek verdi.
Bugün Güney Afrika işleyen bir demokrasisi olan önemli bir Afrika ülkesidir.
“Gerçekten ciddi bir demokrasisi var. Biliyorsunuz cumhurbaşkanı Zuma yakınlarda yolsuzluk şüphesiyle kendi partisi tarafından indirildi. Ve şu anda eski yardımcısı Ramaphosa cumhurbaşkanı oldu. Güney Afrika aslında Afrika’da etkin olan ve ilerde daha etkin olabilecek bir ülkedir”
Botswana ‘nın bir başarı hikayesi olduğunu söyleyen Kani Torun “Doğal kaynağı olup da demokratik bir sistem içinde barış içinde yaşayan tek afrika ülkesi denebilir.”dedi
Makineli tüfekle binlerce insanı taradılar
“Zimbabve ve Zambiya eski adları olan Zimbab , Güney Rodezya ;Zandiye ise Kuzey Rodezya’dır. Cecil Rhodes diye bir adam kraliyetten resmi izin alarak kraliyet şirketi kuruyor ve bu bölgeyi işgal ediyor. İşgal çok acı bir şekilde. 50-60 kişiyle elinde makineli tüfek binlerce mızraklı insanı tarıyorlar.”
Oxford’da Rhodes bursu olduğunu ve “Mandela ,Clinton bu uluslararası Rhodes bursuyla okumuştur. Gelirini buraya bağışlamış . Buraya da kendi ismini vermiş ülkenin adı o yüzden Rodezya’dır”dedi
Kenya’da Mombasa şehri’nin Osmanlı’nın aşağı yukarı geldiği son nokta olduğunu söyledi. Hatta Mombasa’nın bir Müslüman şehri olarak kalmasına vurgu yaptı.Ancak 1850’lerden itibaren Hristiyanlaştığını ve şu an Kenya’nın %80i Hristiyan %20si Müslüman olduğunu söyledi.
Sudan Mısırın bir parçasıydı diyerek sözlerine devam etti sayın milletvekilimiz.
Bu bölge Sudan ve Güney Sudan bir ülkeydi. Kuzeyinin çoğu Araptır, Arapça konuşur. Güneyi ise yerli dili konuşur. Sömürge döneminde aşağı yukarı Güneyde Hristiyanlaştırılmıştır “diyerek şunları ekledi.
Kölelik mevzusu tarihi bir konudur. Afrikada iki çeşit kölelik vardı .Birisi Atlantik köle ticareti, diğeri ise Doğu Afrika köle ticareti.
Batıdaki Atlantik köle ticaretini Amerikalılar yaptı .O gün ki rakamlarla 20 milyon insanın götürüldüğünü , bugün ki karşılığının 200 milyon olduğunu belirtti.Bu kişilerim yarıya yakını yollarda hayatını kaybetti diyerek sözlerine devam etti .
Güneydeki şiddeti daha düşüktü.
Doğuda ki köleciliği maalesef müslümanlar yaptı. Bazı köleler osmanlı sarayına getirildi.
Sözlerine Ruanda’yı batarak devam eden milletvekilimiz Ruanda’nın ilginç bir hikayesi olduğunu ve Belçika sömürgesi olduğunu belirtti .Ve hikayeyi anlattı .
Bu ülke Kongoyla sınır 1897 de Kongoda meşhur bir diktatör vardı. Burada Ruandada tutsi ve hatu adında iki etnik grup vardır .Belçikalılar bu sömürge döneminde ,ülkenim yüzde 75 ‘ini oluşturan tutsileri yönetime getirmişler ve şımartmışlardır.Bu Hutu azınlıkta buna diş bilemiştir.Bağımsızlık olunca Hutular iktidara geliyor ve bunlar tutsileri bastırmaya başlıyor .1900’ lü yılların başlarında özellikle Ugandada başlayan şuanki devlet başkanı aslında bir devrimin başıdır .Bunlar Hutu yönetimine karşı savaşırken bir dedikodu yayılıyor, bu dedikoduyu Fransızlar düzenledi ve radyolarda yayımlandı .Hutu devlet başkanının uçağı düşürüldü. Bunu fırsat bilip bir nefret kampanyasıyla tam 800 bin insan öldürüldü .Soykırım oldu. Buna Ruanda soykırımı adı verildi
Hotel Ruanda filmi bunun bir hikayesidir.
Ruanda’da Hutu etnik kökeninden olup Müslüman olanlar tutsileri öldürtmediler.
Camilere sığınan öldürülmedi. Müslüman hutu aileler tutsi komşularını öldürtmedi .
Ve bu katliam sonrası tekrar hutu yönetimi ele geçirdi .Şuan tutu , tutsi kelimelerini kullanmak yasak etnik çağrılık yapacak diye.
Hikayenin sonunda sayın milletvekilimiz Müslümanların yaptığı bu cesurca hareketten dolayı İslama ciddi bir sempati oldu ve müslüman nüfusunda ciddi bir artış olduğunu ekledi.
Kagame ‘nin yani başkanlarının resmi bir açıklaması olduğunu bu açıklamanın ‘Bir işe aynı özelliklere sahip bir müslüman başvurursa onu seçin. Çünkü onlar en zor zamanda doğru işi yaptılar .” Bu yüzen Ruanda için müslümanlık popülaritesi var .
Sözlerine Osmanlı Habeşistanı olan Etiyopya ile devam etti .
19 Ağustos 2011 ‘de o dönemin başbakanı bu dönemin cumhurbaşkanı olan sayın Recep Tayyip ERDOĞAN ‘ın meşhur Somali ziyareti vardır .
1995 yılında tüm uluslarası kurumlar Somali’yi terk ettiler .Yani bu yaklaşık 15- 16 yıl kendi başlarına bıraktılar .İnsanlar bu şekilde terke edilmişken Türkiyenin sahip çıkması. Somali’de büyük bir sempati uyandırdığını ekledi sayın milletvekili.
Türkiye, Kıbrıs Harekatından beri ilk defa barışı koruma görevi üstlendi.Ülkenin kuzeyi Somaliler bölgesi olan Defacto’nun bağımsızlık ilan etmesiyle onlarla barış görüşmelerini başlattık diyem Torun.”Bizim kalkınma yardımlarımız, insani yardımlarımız ile Afrikaya Somalililer damgasını vurdu.” Sözlerine Türkiyenin Afrika Politikasından, bölgedeki avnataj ve dez avantajlarımızdan bahsederek devam etti. “2005’de Türkiye Afrika yılı ilan etti ve Afrikada faaliyetlere başladı.”Türkiyenin kurulma evresinde bür kaos içinde olduğunu belirten torun “world order” yeni dünya düzeninin kurulmaya başlandığını, o dönemde dış politika yapmanın daha kolay olduğunu, ortak karar mekanizması ile hareket edildiğini fakat 1990’da bu sistem çöktüğünü söyledi. Rusyada o dönemde Sovyetler çökünce bir çok yeni devlet ortaya çıktı devamında tamamiyle bağımsız oldu. Başkan Yeltz’in döneminde ciddi bir kaos dönemi oldu.2000 yılında Putin’in başa gelmesiyle Rusya tarih sahnesine geri döndü. Artık dış politikanın kuralları değişti.Artık Türkiye bölgesel bir güç olarak bağımsız hareket edecek, yeni stratejilerinden birisi de Afrika stratejisidir.
Diyen Torun; Afrikaya ekonomik, kültürel, siyasi olarak önem vermeliyiz çünkü hinterlandımızın bir parçası sözleriyle Afrikaya neden önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Afrika gelişen bir kıta özellikle kalkınma hızı en yüksek, yani genç nüfus fazla. 2005’ten itibaren Türkiye Afrikaya yöneldi diyen Torun; Yatırımlarımızdan bahsetti.42 Büyük Elçilik, 52 Destinasyon Thy var ve ticaret odağımız %2.5’e yükseldi.Afrikada beş aktif ülke var. Abd, Çin, İngiltere, Fransa, Türkiye.
Çinde sermaye ve insan gücü yani dış ticaret hacmi fazla. Onlardan maden alıp, yollar, evler yapıyorlar.
Türkiyenin bu politikadaki avantajlı yönlerini şöylensıraladı:Türkiye Afrikada yumuşak bir güce sahip, Somali örneğinde olduğu gibi hem psikolojik üstünlük, hem Türk mallarının kalitede üstün fakat fiyat konusunda Çin ile yarışır durumda olmasıdır. Bir diğer faktör olarak siyasi ve diplomatik olarak iyiyiz. Ayrıca Türkiye Afrikada ciddi bir ticaret ortağı. Gözü kara girişimcilerimiz var ve sömürgeci olarak değil “kazan-kazan” taktiği ile iş yapıyorlar.Her akşam Diriliş İzleyen Afrikalı aileler var.Kültürel alışverişin bir önemli yanıda “Türk Dizileri” Afrikada bir aile Türk dizilerini yoğun bir şekilde takip ediyor. Özellikle Diriliş Ertuğrul gibi diziler, tarihi bilgi verdiklerinden dikkat çekiciler.
Mogadişu da askeri eğitim üssümüz var.Burada Nitelikli ve Türkçe bilen askerler, subaylar yetiştiriliyor. Genel durum bu; 2013’te Afrikanın bu faaliyetlerini devlet fetöye vermişti. Şimdi onun ceremesini çekiyoruz, ancak kurumlar zaman içinde maarif vakfına devrediliyor.
Cemalettin Kani Torun Sudan’ın Doğusunda bulunan bir ada olan Sevakin adası Turizmin merkezi olacağı doğrultusunda bilgilendirme yaptı. Ayrıca Arabistan ve Mısır’ın Sudan üzerinde ciddi protestolarının var olduğunu söyledi. Sebebinin de Sudan’ın direk Türkiye ile temasta olması olduğunu söyledi. Ayrıca Sudan da İki okul bir hastaneyi Türkiye’ye devretti. Orada çalışan tüm örgüt mensuplarını sınır dışı etti. Şu ana kadar Türkiye’nin ilişkiye geçtiği 34 ülke var. Bu sayı gün geçtikçe artacak dedi. Fakat eksik kalan bir yerin olduğunu söyledi. Akademi alanının eksikleri olduğundan bahsetti. Yani üniversite kanadı çok işlemiyor, hızlı bir atak gerekiyor dedi. Türkiye cumhuriyeti buralara gidiyor. Siyaset, bürokrasiyi de buraya getiriyor evet ama TİKA , Yurtdışı Türkleri Başkanlığı, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü; bunların hepsi çalışıyorlar Afrika’da. Belirli ülkelerde çalışan belirli kurumlarımız da var hali hazırda. Eksikliğin insan gücünün yetiştirilmesinde hissedildiğini vurguladı. Afrika’yı tanıyan Afrika üzerine araştırma yapan öğrenci çok az sayıda. Hatta Kendisi şahsen üniversiteleri bu anlamda teşvik ettiğini ve Afrika araştırmaları merkezi kurmak istediğini dile getirdi. Bu amaçla bir vakıf kurduklarını isminin “ Afrika vakfı.” olduğunu söyledi. Burada Afrika için çalışma yapacak uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, kamu, tarih, sosyoloji vb. sosyal bilimler alanındaki öğrencileri teşvik etmek, ülke bazlı olarak çalışmalar araştırmalar yapmak için teşvik ediyor, yardımda bulunuyor. Bir Afrika ülkesi üzerinde uzman olmak içim araştırmalar yapan, yüksek lisans doktora öğrencilerine teşvikte bulunuluyor. Masraflarını da kendileri karşılıyor. Türkiye Afrika ile ilgili bilgi merkezi haline gelmeyi amaçlıyor. Bilgi toplama merkezlerinin önemi çok büyüktür. Bunları söylerken şu cümleyle de oluşabilecek yanlış anlaşılmaların önüne geçmiş oldu “Biz sömürgeci olalım demiyoruz tabiki ama gittiğimiz ülkelerde irtibat kurarken ne yapmamız gerektiğini bize bildiren, söyleyen insanlar olsun. Nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen bilgi sahibi insanlar olsun. Mesela bir iş adamı gelip şu ülkeye yatırım yapacağım var mı orada bir tanıdık diye soruyorlar. Bizler de bu yüzden diyoruz ki Afrika üzerine çalışan insan yetiştirmek için Afrika araştırmaları merkezi kurmalıyız“ dedi.